Abdullah Özbaş

Doğum Tarihi: 1.1.1957     Doğum Yeri: Wanek köyü Bitlis
Kaybedildiği Tarih: 10.6.1992     Kaybedildiği Yer: Karükan (Kokarsu) köyü Sütlü (Arpet) mez. / Bitlis

Akıbeti: Yargısız İnfaz (Jitem)


Mehmet Şişman ile köyüde çobanlık yapan Abdulaziz Taşoğlu ve 12 yaşındaki Mahmut Güreş olaydan önce Tatvan Jandarma Karakolu tarafından gözaltına alınır. Gözaltından yaklaşık bir hafta sonra Kurban bayramının arifesi olan 10 Haziran 1992 günü Karakol astsubayı, RP Bitlis İl Genel Meclis Üyesi Hikmetullah Diksin'i telefonla arayarak gözaltındakilerin serbest bırakılacağını söyler Hikmetullah Diksin'de aileleri haberdar eder. Akşama doğru saat 18.30’da gözaltında serbest bırakılanlar ve onları karşılamaya gelenler, bayram namazı kıldırmak için köye gelen Hikmetullah Diksin ve şoför toplam 13 kişi;Mehmet Şişman, Bayram namazını kıldırmak üzere köye giden RP Bitlis İl Genel Meclis Üyesi Hikmetullah DiksinMahmut Şişman, Ahmet Şişman, Adil Şişman, Aziz Taşoğlu, Yaşar Alayumart, Abdullah Özbaş, Mahmut Üzer, Minibüs şoförü İbrahim Işık, Hacı Mehmet Ali Şili ile iki torunu Kemal Şili, ve Mahmut Güreşminibüse binerek Tatvan’dan köye doğru hareket ederler. Saat 19.00 sıralarında köye yaklaşık iki kilometre kala yüzü maskeli 5 kişi tarafından minibüs durdurulur. Kendisi dahil 13 kişi araçtan indirilerek olay yerinde otomatik silahlarla taranarak katledilir. Minibüsün durdurulduğu yerin yakınlarında koyunlarını otlatan ve olaya tanık olan Sabri adlı çobanda fark edildiği için taranır. Açılan ateş sonucu 6 koyunu öldürülür, 10 koyunu da yaralanır. Çoban ise, koyunların arasına yatarak canını kurtarır. Gündem gazetesi'nin ulaştığı çoban olayı olduğu gibi aktardı. Gündem gazetesi olayın peşine düştü ve olayı ancak 5 gün sonra 'Bitlis Katliamı Kontra-korucu işi' manşetiyle duyurabildi. Bu haber üzerine çoban Bitlis İl Jandarma Alay Komutanlığı tarafından gözaltına alındı. Askerler önce çobanın gözaltında olduğunu kabul etmediler, daha sonra ise askeri yetkililer; 'Çoban bizdedir. Adını açıklamayacağız. Çobanla birlikte olayı araştırıyoruz. Daha fazla bir şey söyleyemeyiz.' açıklaması yaptılar. Çoban daha sonra korkudan bir daha herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ulusal TV ve gazeteler askerlerden aldığı bilgi doğrultusunda olayın faili olarak PKK'yi gösterirken, Bitlis Valisi, Refah Partisi ve Halkın Emek Partisi (HEP) Bitlis il yöneticileri ise aksi yönde açıklama yaptılar. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ise adeta alay ederek "Kontrgerilla mı yapmış diyorlar. Getirin biliyorsanız, yakalayın bize getirin..." cevabı verir.
Karükan Katliamı'ndan sonra Tatvan'da faaliyet yürüten DYP, RP ve HEP ilçe başkanları ile ANAP il encümen üyesinin de aralarında bulunduğu çeşitli siyasi parti ve kitle örgütü temsilcileri ortak bir rapor yayınlıyor. Raporda olaydan 'Bitlis Katliamı' şeklinde söz ediliyor ve olay yerinde bulunan mermilerin MKE yapımı mermiler olduğu kaydediliyor. Ancak bu mermilerin ve Karükan'a komşu Sak köyünde bulunan korucuların silahlarının balistik incelemelerinin yapılmadığına dikkat çekiliyor. Olaydan iki gün sonra 12 Haziran'da Karükan köyünde yapılan incelemelerin sonucu ise rapora şöyle yansıyor ve katliamın kimler tarafından gerçekleştirildiği de aslında net bir şekilde ortaya konuluyor: "Katliamın minibüsten önce plakası yarı yarıya kamufle edilmiş beyaz Renault marka bir otomobille olay yerine giden 5 kişi tarafından gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Renault marka arabayla gelen şoförle birlikte 6 kişi daha önce Reşadiye köyünün içinden geçmiş. Bu kişilerin olay yerindeki bir ağacın altında uzun süre bekledikleri anlaşılıyor. Ağacın altında Van-et konservesi, barbunya konservesi kutuları, Macar salamı parçaları vardı. Konserveler yeniydi. Son kullanma tarihleri 1994'tü. Burada oturup ceviz yemişler. Beyaz Renault araba içindekileri indirdikten sonra olay yerinden ayrılmış. Katliamdan sonra saldırganların iki kilometre kadar uzaktaki bir tepeden kalkıp komşu Arpet köyü yakınlarına inen Apaçi bir helikopterle alındıkları Karükanlı köylüler tarafından görülmüş. Olayın görgü tanığı tek bir çoban var. Onu Bitlis İl Alay Komutanlığı'na götürdüklerini öğrendik. Devlet yetkilileri çobanın ismini ve şu anda nerede bulunduğunu açıklamıyorlar." Aile, Sabri dışında bir çobanın daha olaya tanık olduğunu, bu çobanın olayın olduğu bölgenin tam karşısında bulunan tepede olayı gördüğünü söylüyor. Çoban köylüleri katledenlerin bir helikopterle olay yerinden kaçırıldığını gördüğünü belirtiyor. Diğer bir ayrıntı ise Minibüs şoförü İbrahim Işık'ın, Sat köyü korucularını bir senedir arabasına almadığı için sürekli devlet güçleri ve korucular tarafından tehdit ediliyordu. 
Katliamdan sonra köylüler sürekli olarak baskı altına alındı ve hiçbir haklarını arayamadılar. Bırakın haklarını aramalarını geriye kalanlar da köylerini terk etmek zorunda kaldılar. Köylülerin büyük bir kısmı İstanbul başta olmak üzere, batı metropollerine göç etmek zorunda bırakıldı.
Aileler 'Bitlis katliamı'nın faili olarak dönemin Tatvan 6'ncı Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Korkmaz Tağma'yı görüyor. Tağma, 1992-1994 yılları arasında Bitlis'te görev yaptı ve 1996'da 'kadrosuzluk'tan dolayı emekliye ayrıldı. Tatvan'da görev yaptığı dönem boyunca Başta 'Bitlis katliamı' olmak üzere bir çok olayda isminden sık sık söz ettirdi.