Yusuf Ekinci

Doğum Tarihi: 14.8.1942     Doğum Yeri: Lice / Diyarbakır
Kaybedildiği Tarih: 24.2.1994     Kaybedildiği Yer: Kızılay Çankaya / Ankara

Akıbeti: Kayıp (Özel Harekat Polisi) (Cenazesi bulundu)


1993'ün kasım ayında, dönemin başbakanı Tansu Çiller ‘‘PKK'nın haraç aldığı işadamlarının isimlerini biliyoruz, hesap soracağız’’ diyerek atıfta bulunduğu ünlü ‘öldürülecekler’ listesinin gündeme düşmesinden sonra Kürt işadamları ve avukatları ard arda katledildi. Bunlardan Diyarbakır Liceli olan Avukat Yusuf Ekinci, 24 Mart 1994 günü akşam 18:30’da  Ankara Kızılay’daki ofisinin önünden Özel Harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. Cesedi 25 Şubat 1994 günü öğle saatlerinde Gölbaşı yakınlarında yol işçileri tarafından bulundu. Otopside Uzi marka bir silahla başından ve göğsünden 11 el ateş edilerek öldürülmüş olduğu tespit edildi. Ancak kaybolduğu gecenin sabahı, daha ölüm haberi ulaşmamışken Ekinci'lerin evini arayan iki telefon var:Biri arkadan daktilo seslerinin geldiği, sözsüz; diğeri, ‘‘alo, kimsin’’ sorusunu ‘‘cehennemin dibiyim’’ diye cevaplayan iki telefon. Ailesi olayı araştırırken, Oran yolundaki benzinci, kırmızı bir Toyota'nın dikkatini çektiğini (Ekinci'nin arabası kırmızı Toyota) arkadan gelen polis arabasının ona selektör yaktığını anlatıyor. Polis, Toyota'nın şoförünü dışarı çıkarıp üstünü arıyor. Benzincinin son gördüğü peşpeşe giden bu iki araba. Ekinci ailesi Cumhurbaşkanı'na ve Meclis Başkanı'na üç kez mektup yazdı, cevap alamadılar.  
1995 yılında ailesi tarafından dava AİHM’e taşındı. AİHM 16 temmuz 2002 tarihinde davayı sonuçlandırdı. Türkiye'nin 'devletin yaşam hakkını korumadığı' ve yeterli ve etkili soruşturma yapılma hakkını ihlal ettiğine karar vererek manevi tazminat ödemeye hükmetti. Yusuf Ekinci'nin polis tarafından öldürüldüğü iddialarında ise delil yetersizliği nedeniyle Türkiye sorumlu tutulmadı. 
1994 yılı içinde işlenen dört cinayetle ilgili itiraflarda bulunan ve tutuklanarak cezaevine gönderilen eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın, mahkemede Ekinci’nin bürosundan alınmasını ve öldürülmesini şöyle anlattı: “Avukat Yusuf Ekinci, Yusuf Yüksel isimli komiserin kullandığı arabayla bürosunun önünden gündüz vakti alındı. Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Enver Ulu, Ahmet Sakarya, Ayhan Özkan, Şahin ve Sait vardı. Sivil insanda vardı. Gölbaşı’na giderken Ümitköy yolu sapağından sağa dönüldü. Yakın bir mesafede Ayhan Akça tarafından öldürüldü. Başkasının kurşun atıp atmadığını bilmiyorum.”
Çarkın, Ekinci cinayeti sırasında yaşanan diyalogları şöyle anlatmıştı: “Ayhan Ayça ‘bacanak seni göreyim. Al bir siftahın olsun, sen de milli ol’ diyerek Uzi silahı uzattı. Ben de silahı fırlatıp, attım. Aramızda tartışma çıktı. Daha sonra İbrahim Şahin ile aramızda sorun çıktı. Biz birbirimizle yumruklaştık. Ben kendimi polislikten ihraç edilmek istedim. Özel harekat grubunun içerisinde bir de Siirt grubu vardı. Böyle denmesinin nedeni Siirt’ten gelen Terörle mücadele grubu ile İbrahim Şahin, orada da beraber çalıştığı için bu grup etkindi. Ben Yusuf Ekinci’nin ne amaçla öldürüldüğünü bilmiyorum. Ben bazen sorduğumda Milli Güvenlik Kurulu MGK ve devletin bilgisi dahilinde oluyor diye bir şeyler söyleniyordu.”
Ayhan Çarkın’ın itiraflarından sonra Yusuf Ekinci’nin kardeşi Tarık Ziya Ekinci; “Cinayetin arkasında tabi ki sadece Ayhan Çarkın yok. Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan yardımcısı, İbrahim Şahin, Mehmet Ağar, Süleyman Demirel ve daha pek çok isim olduğunu düşünüyorum. Demirel başbakanken MGK'da PKK meselesinin nizami ordu yöntemlerle çözülemeyeceği düşünülerek, kontrgerilla yöntemlerinin uygulanması kararlaştırılıyor. İşte bu yöntem faili meçhul cinayetlerin işlenmesi sürecini 1992'den itibaren başlattı.”  Radikal gazetesinin o zamanki genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, bu belgeye ulaşarak, konuyla ilgili 05.12.1996 ve 10.12.1996 tarihlerinde iki yazı kaleme aldı. Bu yazılarda cinayetler için kimlerin görevlendirildiği ve hangi yöntemlerle sorunun çözüleceğine dair bilgileri aktarmıştı. Yani bu sistemli faili meçhul cinayetler MGK kararıyla onaylanmıştı. Berkan'ın yazısında, "MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanmış 24 sayfalık bir belgeydi. Dokumanda aralarında Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi isimlerin de bulunduğu 26 sivil, özel harp dairesinden yedi subay, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi'nden 12 polis -Ayhan Çarkın bunlardan biri- bir grup oluşturacağı, bu özel grubun PKK'nin lojistik desteğini kesmek için çalışacağı yazılıydı." ifadesi yer alıyor. O dönemdeki faili meçhul cinayetlerin arkasında bizzat MGK'nın olduğu çok açık. İşin içinde devlet olduğu için, Ayhan Çarkın'ın "tatmin" edilerek ifadesini geri almasının sağlanmasından endişeleniyorum. Ayhan Çarkın'ın kararlı şekilde verdiği ifadenin arkasında durması gerekiyor. Devlet katından bazı kurumların müdahalesi ile Ayhan Çarkın ifadesini geri alabilir. Madem devlet tarafından organize edildi ve devlet görevlendirdi, devlet bugün bu işin bir şekilde çözümünü bulacak gibi geliyor bana. En çok bundan endişeleniyorum. Çünkü işin içinde Mehmet Ağar, Süleyman Demirel gibi tanınmış isimler var. Eğer dava açılırsa, biz müdahil olacağız. O zaman umarım her şey açığa çıkar. Şimdi savcılık "gizlilik" kararı almış. Bu nedenle bize oradan bilgi intikal etmiyor. Biz şimdi Ayhan Çarkın'la cezaevinde görüşme yollarını arayacağız.”